Sultan Abdülhamid döneminde önemli valiliklerde bulunan Sırrı Paşa aynı zamanda büyük bir bilgindir. Hangi vilayete vali olarak tayin edilirse, kütüphanesini de oraya taşır. İslami ilimlerin en önemlilerinden olan tefsir ve kelâm sahasında oldukça değerli eserler kaleme alır. Paşa’nın önemli özelliklerinden biri de kırmızı kaleme olan düşkünlüğüdür. Önüne konulan kâğıtları inceden inceye gözden geçirir, kılı kırk yararcasına imla ve ifade hatası arar. Emrinde bulunan mümeyyizler ve kâtipler, kırmızıya boyadıktan sonra üç dört kere geri çevrilen bu yazılardan dolayı illallah derler.
Bir gün vilayet tahrirat müdürlüğüne Hilmi Bey adında yeni bir kâtip tayin edilir. Hilmi Bey gazetecilik mesleğinden geldiği ve kalemine çok güvendiği için yazılarından son derece emindir. Kendisinin asla yanlış yapmayacağını etrafındakilere söyler durur. O kadar ki vali hazretlerini bile bu zevkten mahrum edeceği için son derece neşelidir. Heyhat, vali onun yazılarına da aynı müdahaleyi yapar, önüne konulan her yazıyı, şurada imla hatası var, burada üslûp bozuk, şu kelimeyi yanlış yerde kullanmışsın dedikten sonra kâğıtları kırmızıya boyar. Hilmi Bey de kendinden önceki kâtipler gibi bu gelgitlerden bıkıp usanır.
Bir gün yine valinin huzuruna çıkar ve önüne bir kâğıt koyar. Sırrı Paşa tek bir kelimesine bile göz gezdirmeden kalemine sarılır. Fakat kâtip bey derhal müdahale eder:
“Paşa hazretleri! Bu yazıyı değil siz, Peygamber Efendimiz bile düzeltemez. Çünkü kâğıtta yazılı olan Fatiha sûresidir!”
Kaynak: Dursun Gürlek, Çınaraltı Kitap Sohbetleri, Timaş Yayınları, 9. Baskı, Kasım 2014.





