Hafifmeşrep bir adam olan ve her istediğini anında yapmaktan hoşlanan Fatımî halifesi Melik Aziz bir gün, veziri Yakub’u yanına çağırır. “İki üç güne kadar Şam’a gideceğim, gerekli hazırlığı yap!” diye emir verir. Melikin dört bin kişilik maiyetiyle böyle aniden Şam’a bir seyahat düzenlemesi, devleti büyük bir masrafa sokacaktır. Vezir, hükümdarının sudan bir sebeple böyle bir karar aldığını tahmin eder:
“Baş üstüne efendimiz! Lakin bir sakıncası yoksa bu seyahatin sebebini kulunuza söyleyebilir misiniz?” diye sorar. Biraz gülümseyen Melik Aziz şu cevabı verir:
“Bildiğin gibi, ben kirazı çok severim. Şam’ın da kirazı meşhurdur. Şimdi tam kiraz zamanı!”
Huzurdan çıkan vezir, derhal posta güvercini ile Şam valisine bir mektup gönderir. Mektup oldukça kısadır. “Bu kâğıdı alır almaz yüz yirmi güvercin ayarla, kanatlarının altına birer kiraz bağla ve bu tarafa uçur!” Üç gün sonra önünde bir tabak kiraz gören hükümdar çok sevinir ve şöyle der:
“Kırk günlük işi, üç günde yerine getirdin. Bütün rahatımı sana borçluyum. Hem yorulacaktım hem de devleti büyük bir masrafa sokacaktım. Aferin sana!”
Kaynak: Dursun Gürlek, Karınca Huzura Varınca, Timaş Yayınları, 9. Baskı, Nisan 2013.




