Ana Sayfa Tarih Parlayan Kılıç

Parlayan Kılıç

5
0

Venedik sefiri Antonio Iustiniani bir defasında Yavuz Sultan Selim’in huzuruna çıkacaktır. Vezirler elçiyi etkilemesi bakımından padişahın ihtişamlı giyinmesini isterler ve Hersekzâde Ahmed Paşa durumu padişaha güç bela arz eder. Padişah, “Doğru! Cümle yeni libaslar giymek münasiptir.” buyurur.

Elçinin kabul edileceği gün bütün vezirler en ihtişamlı giysilerini giymiş şekilde huzura girdiklerinde donup kalırlar. Çünkü padişah her zamanki sade elbisesiyle arz odasındaki tahta kurulmuştur. Meşhur keskin kılıcını da tahtın basamağına dayamıştır. İkindi güneşi pencereden basamaktaki kılıca vurmakta, ışıltısı gözleri kamaştırmaktadır. Bu sırada elçi içeriye alınır. Hünkâr tercüman vasıtasıyla kendisiyle biraz konuştuktan sonra, meclisin heybetinden şaşkına dönen elçiye huzurdan ayrılması için izin verilir. Padişah, Ahmed Paşa’ya dönüp, “Var git, elçi beye sor, bizi nasıl bulmuş.” der. Hersekzâde Ahmed Paşa padişahı etekleyip çıkar. Arz odasının önünde elçiye bu suali sorduğunda, “O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, kendilerini göremedim.” cevabını verir. Ahmed Paşa, elçinin cevabını padişaha ilettiğinde, padişah gülümseyerek şu tarihî sözü söyler:

“İşte kılıcımızın ağzı kestikçe, düşmanın gözü kıyafetimizi görmez.”

Kaynak: Ekrem Buğra Ekinci, Ama Hangi Osmanlı?, Timaş Yayınları, Şubat 2013.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz