Rivayet ederler ki, bir gün Nuşirevan Âdil atına binmiş, has kulları ile ava giderken, bir köyün yakınında bir ihtiyarın yere bir ceviz fidanı diktiğini görür. Ceviz yirmi veya otuz senede meyve veren bir ağaç olduğu için Nuşirevan’ın garibine gider ve sorar:
“Ey ihtiyar ceviz mi dikiyorsun?”
“Evet padişahım!”
“Ondan yemek için kaç sene yaşayacaksın?”
İhtiyar:
“Padişahım, diktiler yedik, dikelim yesinler.” diye cevap verir.
Bu söz Nuşirevan’ın hoşuna gittiğinden, “Çok güzel!” der. Ve hemen hazinedara “Bu ihtiyara 1.000 dirhem ver!” diye ilave eder. Hazinedar da parayı verir. İhtiyar:
“Padişahım, hiç kimse bendenizden evvel bu cevizden yiyemez.”
Padişah sorar:
“Nasıl?”
İhtiyar:
“Ben cevizi dikmeseydim ve padişah buradan geçmeseydi ve kuluna bu soruyu sormasaydı, kul ona bu cevabı vermeseydi bu 1.000 dirhemi nereden bulurdu?”
Padişah ikinci defa “Çok güzel!” der ve hazinedara 1.000 dirhem daha vermesini emreder. Geçmiş padişahların ellerinin açıklığı ve cömertliği böyledir.
Kaynak: Nizamülmülk, Siyasetnâme (Siyeru’l-mülûk), Türkçesi: Nurettin Bayburtlugil, Dergâh Yayınları, 8. Baskı, Ekim 2011.




